Tasavvufun İslam dinindeki yerine gelince... Tasavvufu, kısaca takva hayatı olarak görüyorum.
...
Bazıları “tasavvuf ayrı bir dindir” diyerek ortaya çıktılar. Bu iddia, tamamen yanlış bir iddiadır. Ama bu isim konmuş bir kere. Bu nedenle, yani metodoljisi, terminolojisi oluşması münasebetiyle bir bağımsızlığını ilan etme söz konusudur. Bu ilan ile birlikte tasavvufa bir ilim olarak yani insanların takvalı ve veralı yaşamasının tasavvuf kelimesiyle anılması genelleştiği için ben de onu kullanmak zorunda hissediyorum kendimi.
Bana göre tasavvuf fazlalık bir isimdir. Bunun en büyük ispatı da zamanımızda gördüğümüz tasavvuf büyükleridir. Mesela Sami Efendi hazretleri. Hayatını yakından inceledim. Baktım Kur’an-ı Kerim’in aynısı. Yani Kur’an insanı, sünnet insanı. Hiçbir bidat yok. Sahih ehli sünnet inancına mensup. Takva hayatı var. Vera hayatı var. Aşk var, muhabbet var, rıza var. İslam’ı derin yaşamak, sevmek, sevdirmek var. Bu İslam-Müslüman başka bir kelime bulamıyorum. Ama mecburen tasavvuf ıstılah olarak kullanılır hale gelmesi münasebetiyle, ıstılahı oluştuktan sonra, tasavvuf adını aldıktan sonra bu gibi zevatı kirama muttaki, zahit gibi isimler yerine mutasavvıf, sufi diye kelimeler kullanılır olmuş.
...
İşte tasavvuf, bana göre Kur’an-ı Kerim’i yaşamanın, ama Peygamberce yaşamanın, yaşamanın değil, yaşamaya çalışmanın bir adı olmuş oluyor. İslam dinindeki yeri kısaca bundan ibarettir. Herkesin bu açıdan ihtiyacı vardır tasavvufa.
...
(*) Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Bölüm Başkanı olup Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi salikidir.